Ergenlik çağındaki çocuklar velilerinin okula gelmesini istemiyor
İlköğretim çağındaki çocuklar ebeveynlerinin okula gelmesinden, öğretmenleri ile görüşmesinden memnun oluyor. Ama 6. sınıfa gelindiğinde bu tablo tersine dönmeye başlıyor. Ergenlik çağıyla birlikte öğrenci, velisinin okulda sık görünmesini istemiyor. Bu dönemde öğrencinin öğretmenleriyle daha farklı yollarla görüşme imkânı aranması gerekiyor.
Yapılan araştırmalar, ebeveynler tarafından takip edilen öğrencilerin başarılarının arttığını gösteriyor. Çocuğu ilköğretim birinci kademede olan bir velinin, etkin bir biçimde eğitimin içinde olarak okulla iletişim halinde olması, yapması gereken en önemli davranıştır. Özellikle çocukların okuma yazmaya başladığı dönem çok önemsenmelidir. Ailelerin, varlıklarını okulda belirgin bir biçimde göstermeleri gerekmektedir. Yalnız bu durumun çocuğun eğitim sürecinin olumsuz anlamda etkilenmesi açısından bir tehdit de içeriyor olması bir risktir. Bu sebeple velilerin -özellikle de annelerin- sınıf öğretmenleri ile irtibatları, öğrencinin özgüvenini artırıcı ve kabiliyetlerini ortaya çıkarıcı olacak biçimde bir seyir izlemelidir. Bununla birlikte ilköğretim birinci kademenin tüm sınıflarında (özel durumlar hariç) ara ve dönem sonu alınan karneler bir anlamda velinin de karnesi sayılabilir. Bu süreçte aileleri okula gelip gitmeye ısındırma görevi daha çok öğretmenlere ve okul yönetimine düşmekte; okula geldiklerinde öğretmen görüşmeleri yapabilecek zaman ve mekân oluşturma adına özel çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Güvenini kazanın; ama takipten vazgeçmeyin
İlköğretim ikinci kademe öğrencilerinin durumu ise biraz farklılık göstermektedir. Bu kademedekiler ‘yetişme ve kendisi olmaya başladığı’ dönemdedir. Öğrenci, ailesinin okulda görünmesine çok da sıcak bakmayabilir. Bu çerçevede, aile gerek iletişim kanallarını kullanarak gerekse de takibi elden bırakmadan okulla irtibatını daha da sıkılaştırmalıdır. Özellikle ergenliğin yaşanmaya başladığı bu dönemde öğrenci yalnız kalmadan, ailesinin destek ve ilgisini hissetmelidir. Tabiri caizse ‘çaktırmadan’, onun da güvenini kazanarak onu takip ettiğimiz ve bu takibin onun yararına olduğu hissettirilebilir. Bazen aileler öğrencilerini takipte ve yaklaşımlarda öğretmen ve okul idaresi ile çatışmaya düşebilir. Bu çatışma süreci giderilerek; aile ve kurumlar arasında ortak bir yol haritasına dönüştürülmeli ve devam etmelidir. Aksi halde hem karnelerde göreceğimiz notlar hem bizim hem öğrencimiz açısından mutluluk verici olmayacaktır.
Elbette ki her şey not olarak düşünülmemelidir. Bu dönemde kazanılan kötü bir alışkanlık ve uygun olmayan sosyal çevreler ile iç içe olmak, durumu sonuçları açısından yönetilemeyecek hale getirebilir. Bu sebeple her iki tarafın, çocuğu sağlıklı bir biçimde yetiştirme hedefinde buluşması gerekmektedir. * Fatih Üniversitesi Rehberlik Uzmanı, Eğitimci Sosyolog
9. sınıf, meslek hayatına geçişte önemli bir dönem
Lise eğitim sürecini yönetmek ilköğretime göre daha zordur. Eğer veliler bu süreçte okula gitmeyerek sürecin takibini bırakırlarsa problemleri kucaklarında bulmuş olacaklardır. Okulların açık olduğu her gün lise çağındaki öğrencilerden 2.000’i eğitim hayatını yarıda bırakmaktadır. Bunun en fazla olduğu dönemin 9. sınıf olduğunu söylersek bir uyarı yapmış oluruz sanırım. Takip edilmelerinden en fazla rahatsız olan kuşak ‘lise’ çağında bulunan öğrencilerdir. Kendi problemlerini çözebilme konusunda biraz esnek ve özgür bırakılması gereken bir dönem olmakla beraber verilecek desteğin az görünür ama en yüksek seviyede olması büyük önem taşır. Çünkü başarılı bir eğitim almak için 9. sınıfın çok önemli olması ve sonrasında meslek hayatına geçişte önemli bir dönem olması itibarıyla önemsenmesi gereken önemli bir eğitim kademesidir.