Klavyenin Fenomenleri Yarıştı

klavye
klavye

Saat 7 gibi uyandım. 9’a doğru sınav yerindeydim. Sınava gireceğim okul görüş mesafeme girdiğinde gördüğüm insan kalabalığı okulu görmeme engel oluyordu. Arabayı yol kenarına çekip kapıya doğru yaklaştım ve adam “Korkmayın. Sınava girecekler içeri geçsin.” diye bağrıyordu. Ben de diğerleri gibi geçtim. O kadar acele ile olmuştu ki giriş belgem ve kimliğim cebimdeydi. Kapıdaki adamdan sonra bir adam onları sordu ve çıkartıp gösterdim. Herkes ilerdeki köşeden sola dönüyordu.

Sola döndüm ve gördüğüm manzara şuydu: İki adama bakan iki ayrı kalabalık. Aslında bu kalabalığın bir kısmı Q bir kısmı ise F klavye ile sınava girecek olanlardı. Fakat şu an için durum karışıktı. Yaklaşık 20 dakika işlerin düzene girmesini bekledik. Bir memur 1200. sıradan başlayıp adayları topluyordu. Bir başka memur ise isim isim alıyordu. Bir başka memur ise birinci sıradan başlamıştı. F klavye sırasında sınava girmeye çalışan bir Q klavye kullanıcısı durumun farkına varınca olanlar oldu ve elinde megafonla bir memur çıkageldi. Ortaya doğru şöyle seslendi: “Q klavyeler sağ tarafa! F klavyeler sol tarafa!” Herkes yerini almak için bir sağa bir sola yürümeye başladı. Sağ elin sol ele girmesi gibi bir manzara vardı. Bir yandan da sıraya girenler ile karışmaması için diğer kalabalığın geri çekilmesi için Titanic filminde filikalara sadece kadınları ve çocukları alan adam gibi bağıran bir adam kalabalığın sıradan iki metre geri çekilmesini istiyordu. Ben bu manzarayı görünce hemen aradan çekildim ve herkesin yerini almasını bekledim. Sıram geldi ve 25 kişilik Q2 grubu olarak binaya girdik.

İkinci kata çıkmamız 10 dakika sürdü. İkinci katta olduğumuz yerde -yanlış hatırlamıyorsam- iki kere tur attık. Giriş belgeleri kontrol edildikten sonra imzaları attık ve Q2 sınav salonuna girdik. Yanımda üniversitede coğrafya bölümü okuyan genç bir adam vardı. Son sınıftaymış.

Ekranda tek satırlık bir tablo vardı. Oraya adımızı ve numarımızı yazdık ve metinlerin gelmesini bekledik. İşin en kötü kısmı metinlerin kağıt üzerinde verilmesiydi. 2011 yılındaki gibi ekrandan yazılsaydı daha iyi sonuçlar alınabilirdi. Çünkü kağıt ile ekran arasında gidip gelmek işi zorlaştırıyor. Tabi bu bakmadan yazanlar için geçerli değil.

Neyse ki beklenen an geldi ve bilgisayarda donma, klavye arızası gibi sorunlar çıkmaması için son kontroller yapıldı. Ben kağıdımı sağ tarafıma koydum. Herkes genelde öyle yapmıştı. Kağıtların arkası dönüktü ve başlamak için herkes gözetmenin “Başla!” komutunu bekliyordu. Bu sırada sınıfa göz gezdirdim ve herkes elini ovuşturup dizine sürtüyordu, sanki performansını göstermeden önce elini pudraya bulayan bir sporcu gibi. Ben de aynı şeyi yapmadan önce elimi nefesimle ısıttım çünkü sınıf çok soğuktu. Isıttıktan sonra dizlerime sürdüm. Kırtlattım. Çok da iyi geldi. Hem moral bile veriyor işin açıkcası.

Jim Carrey

Herkes gözetmene bakıyordu ve gözetmen şöyle dedi: “Hazırsak başlatıyorum.” Önündeki ekranda sayacı başlatmak için kendisi hazırlandı ve hemen ardından beklene komut geldi: “Başla!” Performansımızı sergilemek için 3 dakikalık süreç başlamıştı. Herkes kağıtların ön yüzünü döndürdükten sonra takır takır klavye sesleri gelmeye başladı. Ortam çok güzeldi. Bu kadar çok hızlı yazan insanı bir arada görmemiştim. Bu gazla ben de sınava başladım. Metin şu şekildeydi:

Binlerce yıl önceki atalarımız, paralarını ceplerinde taşıyamıyorlardı ve cüzdan yerine de hamal kullanmak zorunda idiler. Bodrum un o güzel kıyılarındaki dünyanın ilk sualtı müzesizinde bulunan, yüzlerce kilo ağırlığındaki bronz paralar bizlere bunu göstermektedir. Mal değişiminde malların bedelini değerli maddeler ile ödemek ihtiyacı, para kavramının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bugünkü şekline en yakın paraları, milattan evvel yedinci yüzyılda batı Anadolu da Lidyalıların kullandığı biliniyor. Romalılar para basma işini daha ileri götürerek altın paraları ortaya çıkardılar. Ancak altın yumuşak bir maden olduğu için elden ele dolaşırken veya keselerin içinde sürtünmeden dolayı çabuk aşındığı için bunu biraz önleyebilmek için kenarlarına tırtıl yapmışlardır. Osmanlılarda ilk sikkeyi Orhan gazi kestirmiştir. Ünlü bir tarihçi diyormuş ki düşman basmaktan sikke basmaya fazla vakit ayıramayan sultan Osman devrinde kullanılan paralar Selçuklu paralarıdır. Orhan gazinin kestirdiği sikkeler gümüşten yapılmıştır. Sikke akça ve mangır adıyla anılan Osmanlı paralarında önceleri gümüşle bakır karışımı kullanıldı. İlk altın sikkesini Fatih sultan Mehmet kestirdi. Para adını taşıyan ilk Osmanlı sikkeleriyle mangır yerine geçen kuruş adını taşıyan paralar, dördüncü murat devrinde dolaşıma çıkarılmıştı. Lira adı ise ilk defa üçüncü Ahmet devri sikkelerinde kullanıldı. Kaime adını taşıyan, daha sonraları kayme şekline dönüşen ilk kağıt parayı ikinci Mahmut bastırdı.

Sınav başlamadan önce soruları cevaplayan ilgili kişiler imlanın önemli olmadığını söyledi. Büyük/küçük harfe bile dikkat etmemize gerek yokmuş. Sadece “Kelime doğru olsun yeter.” dediler. Herhalde bazı cingözler k/y ile aynı kelimeleri kopyalayıp kelime sayısını çoğaltıyorlarmış ki adam bunun bir işe yaramayacağını sayımın çok dikkatli yapıldığını söyledi. Bu tüyoları aldıktan sonra metni yazarken caps lock ve shift tuşu yokmuş gibi sadece kelimelere odaklandım ve süre bittiğinde yukardaki metinde kalın puntoyla yazdığım kelimenin son harfini yazmıştım. Tam tamına 100 kelime yazmıştım ve yaklaşık 4-5 yanlış vardı. Diğer rakiplerimin monitörlerine baktığımda ise sonuç hiç o kadar da iç açıcı değildi. Bazıları 3 satır bazıları 5 satır yazmıştı. Yanlışları saymıyorum bile. Benim monitörümde ise 7 satır vardı. Yanımda oturan coğrafya bölümü öğrencisi arkadaş ise 44 kelime yazmıştı. Onun yanındaki bayanın gözünden yaşlar gelmeye başlamıştı.

Binadan dışarı çıkmam girmemin aksine 5 dakika sürdü ve çıkışta yürürken herkes eline laptopları ve klavyeleri almış alıştırma yapıyorlardı.

Eğer bu sınava (Zabıt katipliği) ilk defa girecek bir adaysanız veya yakınınız giriyorsa olayı bütün açıklığı ile anlattım. İlerleyen yıllarda ne değişir bilinmez ama 2013 yılı itibari ile durum bu. ÖSYM’nin sistemini yadırgayanlar, bu kurumda sınava girdikten sonra o sisteme bile şükredeceklerdir.

Rate this post

Paylaş

4 Cevaplar

  1. Alican Aslan dedi ki:

    Bende Hazırlanıyorum O Sınava Kitaplaysa İşimiz Zor. Bu Arada Güzel Makale Teşekkürler.

  2. Kerim Potuk dedi ki:

    Hayırlısı olsun hocam. Benim ark girmişti geçen sene klavyelerden çıkan seslerden çok etkilenmişti oda. Sesler yazamayanlar için çok korkutucu olabiliyormuş.

  3. Zargana dedi ki:

    F klavye kullananlar bu konuda her zaman daha avantajlı. Biz Q klavyeye alıştık ama F klavye Türkçeye göre düzenlendiğinden şampiyonlar hep F klavye kullananlar arasından çıkıyor. Kardeşim vaktiyle girmişti bu sınava. Sınavdan sonra F klavye öğrendi 1 ayda 🙂 Gerçi gerek kalmamıştı çünkü zabıt katipliği yerine başka iş buldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlar da hoşunuza gidebilir...