Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi) 2009

Inglourious Basterds

Brad Pitt (Teğmen Aldo Raine), Christoph Waltz (Albay Hans Landa), Diane Kruger (Bridget von Hammersmark), Mike Myers (General Ed Fenech) ve Samuel L. Jackson‘ın (Anlatıcı) başrolleri paylaştığı film İkinci Dünya Savaşı sırasında geçmektedir. Alman işgalindeki Fransa’da Nazi Albay Hans Landa tarafından ailesinin katliamına şahit olan Shosanna Dreyfus (Melanie Laurent) canını kıl payı kurtarır ve Paris’e kaçar. Burada bir sinema salonu açar ve yeni bir kimlik edinir. Teğmen Aldo Raine komutasındaki yahudi askerler Nazi Almanyasının önde gelenlerine zarar verme görevini yerine getirmek için planlar yapmaktadır. Bu amaçla, Alman sinema oyuncusu ve çifte ajan Bridget Von Hammersmark ile işbirliği yaparlar. Shasoanna’nın kendi intikamını alma planlarını yaptığı bir sinema salonunun çatısı altında hepsinin kaderleri kesişecektir.

Fragman

Oyuncular canlandırdıkları karakterlerle etle tırnak gibi olmuşlar adeta. Bu film sanki olaylar yaşanırken etrafta gezinen bir objektif aracılığı ile olan biteni izliyoruz hissi veriyor. Fakat oyunculardan iki tanesi var ki sormayın. Brad Pitt ve Christoph Waltz. Christoph Waltz ile başlamak istiyorum öncelikle. Filmin ilk sahnesinde Christoph Waltz yer alıyor ve adeta ‘Bu burada bitmedi! Dahası var!’ diye haykırıyor. Öyle de oluyor. Christoph Waltz’ın olduğu sahnelerde karşısındaki insanın yaşadığı bütün duyguları yaşadım neredeyse. Tarantino’nun tarzından mı bilmem ama karakterlerdeki en ince ayrıntı bile fark edilebiliyor. Christoph Waltz’ın konuşmalarında mimikleri, dudak hareketleri, bakışlarındaki anlam, hissettiği duygular… Ve bir de Brad Pitt var. Brad Pitt’in Snatch veya Kalifornia filmlerini izlediyseniz diyeceklerime hak verebilirsiniz. Tamam farklı filmlerde farklı rollerde ama bunun yanında aksanını da aynı performansla sergileyebiliyor. Bu filmde de üç aksanı bir konuşmaya çalışıyor. Son bölümdeki İtalyan aksanıyla konuşma çabasını takdir ettim gerçekten. Ayakta alkışlanacak cinstendi.

Aslında bu film etrafında bir Yahudi-Nazi çatışması işlendiği apaçık ortada. Okuduğum eleştirilerde gördüm ki birçok kişi sırf bu yüzden filmden çok fazla puan kırmış. Duruma biraz yüzeysel bakarsak senaristin Amerikalı, yapımın da bir Amerikan yapımı olduğunu düşünürsek adamın gidip de Nazileri övecek halinin olmadığını anlayabiliriz. Tabi ki yahudileri övecek. Bence filmden zevk almak istiyorsak bu kısmı bir kenara bırakıp o dönemin yaşantısına, yaşanılan zorluklara, verilen mücadelelere ve senaristin konuyu işleyişine dikkat etmemiz gerekir.

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlar da hoşunuza gidebilir...