Yolcu (The Commuter) 2018
Oğlu ve eşi ile birlikte New York’ta yaşayan ve bir sigorta şirketinde müdür olan Michael MacCauley’nin (Liam Neeson) her gün evden işe işten eve şeklinde gerçekleşen rutin bir hayatı vardır. Oğlu üniversiteye gitmek üzeredir. Tam bu esnada Michael işten çıkarılınca bütün planlar altüst olur. Gizemli bir kadın (Vera Farmiga) tarafından Her gün işe giderken kullandığı trende son durağa gelmeden o trene ait olmayan bir yolcunun kimliğini ortaya çıkarmak zorunda bırakılır. Bir komplonun içine düştüğünü fark eden Michael, kendisinin ve diğer yolcuların hayatını kurtarmak için zamana karşı mücadele etmek zorundadır.
Non-Stop, Unknown ve Run All Night filmlerinin başarısının ardından, yönetmen Jaume Collet-Serra ve Liam Neeson The Commuter ile dördüncü kez yeniden bir araya geliyor. Başrollerinde aksiyonun vazgeçilmez yaşlı kurdu Liam Neeson ve Orphan ve The Conjuring filmlerinden tanıdığımız Vera Farmiga rol alıyor.
Filmin senaryosu Kar Küreyici, Zombi Ekspresi, Doğu Ekspresinde Cinayet, Yaşam Şifresi gibi filmleri izleyenler için oldukça tanıdık gelecektir. Çünkü filmin büyük bir bölümü trende geçiyor. Tren yerine uçağı koyduğunuzda ortaya Non-Stop filmi çıkıyor. Mekan olarak yapısı tren ile sınırlı olan bu tip filmler tek mekanda geçen filmlere göre biraz daha geniş olsa da bazı yönetmenlerin elinde kalacak kadar işlemesi zor bir film öğesi. Fakat bu tip filmlerin diğer filmlere göre bir avantajı var. O da film ilerledikçe gerilimin ve merakın artmasıdır. Şöyle ki, çoğunun bitiminde bir son durak veya engel vardır. Bu noktada filmin biteceğini bildiğimiz için tren ilerledikçe gerilim de doğal olarak artar.
Bu The Commuter için de geçerli. Gizemli kadın konuştukça, yolcular inip bindikçe ve tren her durağı geçtikçe gerilim kat kat artıyor. Bu süre içinde trenin her vagonuna konuk oluyoruz. Liam Neeson ileri geri koşturdukça kamera da peşinden gidiyor. Dar bir alan olmasına rağmen kamera açıları çok iyiydi ve teknikler yerli yerinde kullanılmıştı. Bu, yönetmenin yaptığı bazı sürprizleri adeta olayın içindeymişsiniz gibi hissedebilmenize olanak sağlıyor.
Filmin senaryosuna göre bir adamın eşi ve çocuğu kaçırılıyor. Bu durumdan sonra dolaylı yoldan da olsa adam eşini ve çocuğunu kurtarmak için elinden geleni yapıyor. Oldukça tanıdık bir senaryo olduğu belli. Ancak geçtiği mekan olsun karakterler olsun filmin farkını hissettiriyor. Tren ilerledikçe ve olaylar geliştikçe yükselen gerilim seyir zevkini oldukça artırıyor. Ancak bir yapımcı olsanız ve biri bu senaryo ile yanınıza gelse cevabınız ne olurdu? Sizi bilmem ama benim kesinlikle Liam Neeson olacağı kesindir. Çoğu kişi onu hep aynı tip rollerde görmekten sıkılmış olabilir. Ancak ben dahil çoğu kişi de onun bu tip roller için biçilmiş kaftan olduğunu düşünüyor. Yani şöyle bir baktığınızda Nicolas Cage gibi bir kuyuya düşmedi. Liam Neeson oynadığı roller, senaryolar benzer olsa dahi işini özenerek, değer vererek yapan birkaç oyuncudan biri olduğu apaçık ortada.
Liam Neeson yanında trende bulunan oyuncuların performansları da oldukça iyiydi. Hepsi iyi olmasa bile onlara yolcular olarak baktığımdan olsa gerek hepsi adeta birbirini tamamladı. Suçlunun kim olduğunu bulmaya çalışırken benim açımdan baktığımda kimsenin açık vermediğini söyleyebilirim. Yüz ifadelerinden yakalamaya çalışsam da faydası olmadı tahminlerimin hepsi yanlış çıkmıştı.
Filmin sonuna geldiğimde ortada verilmek istenen mesaj falan yoktu ama başlangıç ile sonu düşündüğümde “Her işte bir hayır vardır.” diye düşünmeden edemedim.
Çekimleri on hafta süren filmin neredeyse hepsi hareketli bir tren içinde gerçekleşti. Filmin yönetmeni Jaume Collet-Serra toplu taşıma araçları ile ilgili çekimler konusunda oldukça başarılı birisi. Almanya metrosunda çekilmiş filmi Unknown, uçakta çekilmiş olan Non-Stop ve Amerika demiryollarında çekilmiş filmi Run all Night bu tecrübeyi kanıtlayan filmlerden birkaçı.
Yolcu, 105 dakikalık gerilimin gittikçe arttığı bir film olarak karşımıza çıkıyor. Karakter analizleri ve beklenmedik sürprizleri ile senaryoya sizi de davet ediyor.