Oruç Baba kimdir ?
Oruç Baba olarak anılan kişinin, eski zamanlarda yine aynı semtte yaşayan, çok fakir olduğu halde orucunu tutup, iftarını da bir parça kuru ekmek ve sirkeyle açan bir derviş olduğu rivayet edilir. Bir başka inanışa göre de Oruç Baba, 1453 yılında İstanbul kuşatmasında savaşan bir askerdir.
Askerlere su ve yemek tedarik etmekle görevli olan Oruç Baba’nın, su kıtlığında bile askerlere su dağıtmayı sürdürdüğüne, “baba” lakabının da buradan geldiğine inanılıyor.
Ramazan ayının ilk iftarını Oruç Baba Türbesi’nde yapanların dileklerinin gerçekleşeceğine inanılıyor. Bu umutla türbeye gelen vatandaşlar bir şişe sirke ve ellerindeki bir parça ekmekle iftar ettikten sonra Oruç Baba’nın ruhuna Fatiha okuyarak onun yüzü suyu hürmetine isteklerini bildirip Allah’a yakarıyorlar.
Fatih Şehremini’deki Oruç Baba Türbesi, her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan’ın ilk günü dilek dilemek ve Oruç Baba’nın yaptığı üzere, iftarını sirke-ekmekle açmak isteyen binlerce kişinin akınına uğradı. Ev ve araba sahibi olmak isteyen kadın ve erkeklerden, uyuşturucudan tutuklu bulunan oğlunun serbest kalmasını dileyen babaya kadar türbeye çıkan bütün sokakları hınca hınç dolduran binlerce vatandaştan önde bulunan “şanslılar” çanta, cüzdan veya anahtarlarını türbeye sürerek medet umarken ezan sesiyle, hep birlikte ekmeklerini sirkeye bandırıp iftarını açtı.
Ramazan ayının ilk gününde, İstanbul’un hemen her yerinde olduğu gibi, bu yıl da evliyadan medet umanlar türbe çevrelerinde uzun kuyruklar oluşturdu. Özellikle Şehremini’deki Oruç Baba Türbesi daha iftar saati gelmeden çoğunluğunu kadınların oluşturduğu binlerce kişi tarafından kuşatıldı. Hemen herkes pet şişelere doldurduğu sirkeyi birbirine ikram ederek dualar eşliğinde iftar vaktini beklemeye başladı.
Türbe çevresini dolduran sirkeciler altın gününü yaşarken, türbenin etrafındaki korkuluklardan geçemedikleri için eşyalarını türbeye sürmekte zorlanan kadınlar hedeflerine ulaşmak için para karşılığında çocukları kullandı.
Korkuluklar arasından uzatılan çanta, eşarp, cüzdan, anahtar, oyuncak bebek gibi eşyaları sahibinin isteği üzerine türbeye süren çocuklar bu işin kârlı olduğunu söyleyerek devam etmesini isterken, İslâm âlimleri bir kez daha, ölüden medet ummanın işe yaramadığı, hatta bunun günah olduğuna dair açıklamalar yaptı.
Uzatılan ellerin yukarısına baktığımızda yaşlı ama umutlu bir yüz, “10 yıldır geliyorum, bütün dileklerim kabul oldu” diyor. Emine Çankaya’ya ‘bütün dileklerin kabul olduysa daha ne dilemeye geldin buraya’ diye soruyoruz: “Ev istedim oldu, TV yarışmalarına katılan oğlumun kazanmasını istedim o da oldu. Sağlık, dostluktan başka bir de kızımın çocuğu olsun istiyorum” yanıtını veriyor.
Konyalı Remziye Özdemir ise 30 senedir burayı ziyaret ettiğini anlatıyor. O da dileklerin kabul olduğuna inanıyor. Son olarak geçen yıl ev dilemiş kabul olmuş. Buraya da onun adağını adamaya gelmiş bir paket küp şeker ile.
Evde huzuru kalmayan Ayşe nine torunu Meltem’i yanına alarak huzur aramaya geldiğini söylüyor. Oğlunun torunu Meltem’i terkettiğini söylerken Ayşe ninenin acıyan yüzü “Torunuma geri dönsün” derken yerini başka bir tona bırakıyor.
Türbeye üçüncü kez geldiğini söyleyen Diyarbakırlı Hanifi Özcan iste her seferinde aynı dilekte bulunduğunu söylüyor. Diyarbakırlı olduğundan mıdır bilinmez ama onun dileği bir türlü kabul olmuyor. Oğlunun bir uyuşturucu operasyonunda tutuklandığını, ancak suçsuz olduğunu anlatıyor.
Oğlunun hapisten çıkması için dua ederken elindeki sirkeyi soruyoruz ona. Aslında Oruç Baba’nın iftarını açtığı şeyin sirke olduğuna inanmıyor: “Nan, xwe u sir” Yani ekmek, tuz ve sarımsak, Sarımsak Kürtçe’de ‘sir’. Bu da zamanla ‘sirke’ye dönmüş” diyor Hanifi Amca. “Yemeğin olmadığı yerde sirkenin ne işi var” savunmasıyla da tezini destekliyor.
Türbeden medet ummanın işe yaramayacağına inananlar da var kalabalığın arasında. Onlardan biri de Ayşe Ferah. Türbeye gelmesini de şöyle açıklıyor: “Ben toplu şekilde yapılan duaların faydalı olacağına inanıyorum. O yüzden geldim. Dileğim, İstanbul’a, memlekete felaket gelmemesi.”
Dilekleri Allah’tan değil türbede yatan kişiden dilemenin büyük hata olduğunu belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayrettin Karaman, “Türbe ziyaretlerinde Hz. Muhammed’e göre amaç ibret almak, ölüyü görerek hayatın sonunu hatırlamak… Dolayısıyla insanların, suçlarını, diğer insanlarla ilişkilerini, hayatın fani olduğunu düşünmeleri gerekir” dedi.
Türbeyi ziyaret edenlerin farklı amaçları olduğunu belirten Kahraman şunları söyledi: “Benim bana göre, farklı düşüncelerim, beklentilerim var. İnsanların da farklı farklı beklentileri var. Hepsi türbeden medet ummak için gitmiyor.
Allah’ın sevdiği bir insanın kabri ziyaret edilirse, orada ona değil Allah’a dua edilirse o kişinin duasının kabul şansının daha yüksek olduğuna inanılır. Bu tamamen kabul görmüş bir şey değil; hâlâ tartışılan bir şey. Duayı Allah’a değil, orada yatan kişiye yapmak en büyük hatadır.”
Oruç Baba Türbesi’nde ziyaretçilerin büyük çoğunluğunu kadınların oluşturmasının sebebini ise erkeklerin çalışıyor olmasına bağlayan Kahraman türbe ziyaretlerinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu ifade etti. Kahraman, “Bütün hak ve batıl dinlerde, İlâhi ve beşeri dinlerde, hatta insanların kendi kendilerine uydurdukların dinlerde bile türbe ziyaretleri vardır” dedi.
İlginç
sözlükspot’ta çıkan hataların sonucunda isminin varlığını öğrendiğim bir şahsiyet.