Yok Oluş (Annihilation) 2018
Ortaya çıkan doğaüstü olaylar nedeniyle hükümet tarafından gizlice karantinaya alınmış olan “Area X” bölgesi uzun zamandır gizemini korumaktadır. Kıtanın geri kalan kısmından tamamen yalıtılmış bu bölgedeki ilk keşif gezisi, mükemmel ve bozulmamış bir doğanın orada yer aldığını rapor etmektedir. Bölgeye giren 2. keşif grubu toplu intihar ile 3. keşif grubu dost ateşi ile yok olmuşken en sonuncusu olan 11. keşif grubu ise adeta kendilerinin bir yansıması olarak geri dönebilmiş ve kısa süre sonra kanserden dolayı ölmüştür. Bütün bu yaşananların ardından bir biyolog, bir antropolog, bir psikolog ve bir araştırmacıdan oluşan 12. keşif grubu bölgeye giriş yapar. Görevleri dahilinde araziyi haritalamaya, örnek toplamaya ve bütün gözlemlerini raporlamaya başlayan ekip akıl almayacak anomalilere ve dünya üzerinde görülmemiş yaşam biçimlerine şahit olacaklardır. Bu görev sırasında sakladıkları sırların ortaya çıkması ile her şeyi değiştirecektir.
Netflix yine bambaşka bir fikirle daha karşımıza çıktı. Günümüzde yapılan filmlerin sıklığına bakıldığında orijinal fikir kalmamış gibi görünebilir. Çoğu benzersiz yapım bile başka filmlere benziyor olabilir. İşte Yok Oluş da o filmlerden biri. Belki benzerlerine rastlamışsınızdır. Ancak Netflix bu senaryoya biraz farklı bir açıdan bakarak olaya renk katmak istemiş. Bana sorarsanız yeterince renk var. Ancak canlılık yok. Normalde bir filmi kötülemeyi yerden yere vurmayı sevmem. Hatta çoğu filmi beğenmemezlik de yapamam. Sonuçta filmin arkasında saatlerce çalışmış, kafa yormuş, emek sarf etmiş bir ekip var. O yüzden incelemelerimde oldukça yapıcı eleştiriler yapmaya ve okuyanın film hakkında yeterince fikir sahibi olmasını sağlamaya çalışırım.
Karşımızda “Area X” adı verilen bir bölge var. Çok esrarengiz değil mi? Yalan yok ben de ilk başlarda biraz korktum. Gizemli bir olayın içine gireceğimiz belliydi. Fakat nedense birden bire daha karakterler hakkında fikir sahibi olmadan kendimi bölgenin içinde buldum. Filmin süresinin iki saat olduğunu göz önünde bulundurursak bence karakterler hakkında ve özellikle gerçekleşen olayla ilgili biraz daha bilgi verilmeliydi. Belki de etrafta bu durumun neden olduğu doğaüstü olaylardan örnek gösterilerek bölgenin içine girmeden önce izleyici biraz daha meraklandırılabilirdi. Bölgeye giriş yapan beş kişilik ekipten Natalie Portman ve Tessa Thompson dışındaki aktrislerin oyunculuğunu pek beğenemedim. İçinde bulunduğu durumun üzerinde bıraktığı şaşkınlık hissi Lena dışındaki karakterlerde az çok ön plana çıkıyordu. Aslında dediğim gibi bölgeye girmeden önce karakterleri az da olsa tanıyabilsek bölge içindeki durumlarını ve hayatlarındaki hedeflerini, amaçlarını veya isteklerini bilsek karakterler üzerinden oyunculukları yorumlamak daha kolay olabilirdi.
2013 ve 2015 yılları arasında yayınlanan Under the Dome dizisini başladığı günden beri takip eden birisi olarak Yok Oluş filminin fragmanını izlediğim an bu dizi aklıma geldi. Dizideki kubbeden farklı olarak bu filmdeki kubbe görünürdü ve dış yüzeyine benzin dökülmüş gibiydi. Diğer farklılıklarından bahsetmek film zevkinizin kaçmasına neden olacağı için şimdilik bunları yazmakla yetiniyorum. Dediğim gibi artık o kadar film çıkıyor ki orijinal fikir neredeyse kalmadı. O yüzden Yok Oluş filmi ana tema açısından bazı filmlerle benzerlik gösterse de işlediği senaryo biraz da olsa farklılığını korumuş. Ancak filmdeki vasat CGI teknikleri senaryoyu ve karakterleri adeta unutturacak cinsten. Hele sona doğru yaklaşıldığında seyir zevki neredeyse dibe vuruyor. Filmde yaşanan gizemlerden dolayı sıkılmaya imkanınız kalmıyor. Bu şekilde filmin sonuna kadar dayanabilmek mümkün. Final sahnesi de beklediğim gibi bitmediğinden film hakkında pek olumlu şeyler söyleyemeyeceğim.
Tavsiye etmediğim film yok denecek kadar azdır. Hatta belki de hiç yoktur. Ancak bu filmi de tavsiye etmemek istemiyorum. Ben beğenmedim. Ama sıkılmadım da. Düşüncelerimi yazıya aktardım. Karar sizin.