Need for Speed (Hız Tutkusu) 2014

Need for Speed Filmi Posteri

Türkçeye Hız Tutkusu şeklinde çevrilen Need for Speed filminin yönetmenliğini Scott Waugh, senaristliğini ise George Gatins ve John Gatins üstlendi. Başrollerde Breaking Bad dizisinin yıldızı Aaron Paul‘a, Dominic Cooper ve Imogen Poots eşlik ediyor. 130 dakikalık aksiyon ve gerilim dozajı yüksek filmin tüm sahneleri Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde çekildi. Filmin hikayesi ise şöyle;

Ailesinin Marshall Motors adlı otomobil tamirhanesini arkadaşlarıyla birlikte işleten Tobey Marshall (Aaron Paul), babasının ölümünün ardından kendilerine kalan borçları temizleyebilmek için var gücüyle çalışmaktadır. Mesai saatlerini otomobil tamiratıyla geçiren Tobey, hafta sonlarını da otomobil yarışlarında yarışarak geçirmektedir. Yarışlarla birlikte arabalara ve adrenaline duyduğu tutku gün geçtikçe artarken, Dino Brewster (Dominic Cooper) isimli düşmanından büyük bir teklif alır. Son derece zengin bir adam olan Dino, Tobey’den dünyanın en hızlı ve donanımlı Mustang’ini yapmasını ister. Tobey de borçları için gerekli olan parayı böylece tamamlayabileceğini düşünürek bu teklifi kabul eder. Bu esnada yeni bir yarış hazırlığı başlar ve bu yarışta Tobey ile Dino rakip takımlarda yarışacaklardır. Ancak bu yarış bir ölümle sonuçlanır ve Dino suçu bir şekilde Tobey’nin üstüne yıkar. Tobey iki yılını hapishanede geçirecek, ardından intikam hırsıyla Dino’yu esaslı bir yenilgiye uğratmaya çalışacaktır.

Fragman

Film vizyona girmeden önce senaryoyu okuduğumda güzel bir şeye benzeyebilir belki daha ilk filmden Hızlı ve Öfkeli serisine rakip olabilir diye düşünmüştüm. Filmi izledikten sonra bu düşüncemden eser kalmadı. O kadar vasat bir film değil ama yönetmenin neye dikkat çekmek istediği apaçık ortadaydı. Filmin başrolüne Aaron Paul’u koyarak rant elde etmeye çalıştığı ortada. Çünkü kadro öyle ahım şahım bir kadro değil. Filmdeki tüm araçların milyon dolarlık araçlar olması hiç de şaşırılacak bir durum değil. Çünkü, filme bakıldığında diyalogların sığ kaldığını fark etmemek elde değil. Oyunculuklar da bir o kadar sıradan. Mimikler desen zorla yaptırılıyormuş gibi. Senaryo iki kişi tarafından yazılmasına rağmen çok basit kalmış. O milyon dolarlık araba filosuyla bambaşka bir film çekilebilirdi. Dikkat ettiyseniz araçların markalarının geçtiği diyaloglarda marka isimleri sonuna kadar söyleniyor. Özellikle Ford Mustang Shelby filmde sürekli tekrarlanan araba markalarında başı çekiyor. Filmden çıkınca zengin bir iş adamı veya o tür biri bana ‘Hangi arabayı tavsiye edersin?’ diye bir soru yöneltse anında Ford Mustang Shelby markasını verirdim. O kadar beynime işledi yani.

Arabalardan bahsederken şu konuya da değinmeden edemeyeceğim. Dünyada çok nadir bulunan o arabalardan filmin sonuna geldiğimizde kaç tanesi sapasağlam duruyordu dersiniz? Bir mi? İki mi? Yoksa üç mü? Oysa ki filmde en az 10’u aşkın son model araçlar vardı. Yönetmenimiz belki de bu kadar arabayı parçalayıp izleyiciye bir şeyler kanıtlamaya çalışıyordu? Belki de senaryonun basitliğine takılmamamız için bize uğraşacak bir şey verdi?

Film genel itibari ile çok kopuk ilerledi. Bunun nedeni de yine yönetmenin birçok yerde ‘2 yıl sonra’, ‘178 gün sonra’ gibi ifadelere yer verip herşeyin aynen devam ettiğini göstermesiydi. Düşünsenize adam filmde hapse giriyor. 5 saniye sonra ‘2 yıl sonra’ yazısı geçtikten sonra adam hapisten çıkıyor. Sonra yarışlara aynen devam. Hayır yani bu adamda 2 sene de hiç mi değişiklik olmadı? Sakalla bıyığı geçtim. Hiçbir şey olmamış gibi yarışlara devam etmek ne kadar gerçekçi? En azından geçmişinden ders alması gerekmez miydi?

Nedense bunlara rağmen filmi sıkılmadan izledim. Özellikle üstüne basa basa söylüyorum. Ses efektleri muhteşemdi. Yönetmeni bu konuda takdir ediyorum. Sağ olsun motor seslerinin olduğu sahnelerde motor seslerine karışacak başka bir ses koymamış. Böylece motor sesleri kulaklarımızın derinliklerine kadar girmeyi başardı. Zaten filmin Türkçeye çevrilmiş adına ve karakterlerin davranışlarına bakarsanız filmde önplana çıkan sadece ‘Hız’dı.

Son olarak söylemek istediğim bir şey daha var. Sinemadan çıktığımızda saat 00:10’u gösteriyordu. Alışveriş merkezinden uzaklaşırken otoparktan çıkan araçları görmeniz lazım. Motoru bağırttıran mı dersin, arabayı otoparktan kaydırarak çıkaran mı dersin? E yani adamlar da bir yerde haklı. O kadar hızlı giden aracı görüp o kadar motor sesi duyup o kadar yarış izleyip o arabayı düzgün kullanmak olur mu?

Filmi bu kadar olumsuz eleştiri yağmuruna tutmama rağmen izlemeyin demiyorum. O kadar kötü yanı olduğu halde kendini izlettiriyor. Gitseniz pişman olmazsınız.

Paylaş

3 Cevaplar

  1. Anonymous dedi ki:

    Nedense şu oyunun filmlerini yada filmin oyunlarını birtürlü eş değerde güzel yap(a)mıyorlar. Şuana kadar bildiğim sadece The Walking Dead oyunu ve dizisi harika başka böyle varsada bilmiyorum, halbuku gerçekten adınında ünlü olmasıyla hızlı ve öfkeliye rakip olmayı seçmesi daha iyi olurdu.

  2. Arda Erakman dedi ki:

    Film de kopukluklar vardı. 2 yıl boyunca hapis yattı ve her şey aynı mı seyir etti. Keşke garaj kapandıktan sonra adamların dağılmalarını da konu alsaydı. Bi’ baktık adam masa başı iş yapıyor 😀

  3. alicem dedi ki:

    film hakkında yorum yapmayacağım zaten yapan yapmışta benim merak ettiğim o ilk yarıştaki mavi muscle arabasının modeli ne?mustang ya da shelby e benziyor onlardan biri mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlar da hoşunuza gidebilir...