Dizili Mizili bir Yaz
İlk başta izlediğim diziler arasında sadece The Walking Dead vardı. Sonrası malum. The Walking Dead gibi kaliteli bir yapımın sonraki sezona hazırlanması için uzun zaman gerektiğinden verdiği sezon araları da uzun oluyordu. Her şey The Walking Dead’ın 3. sezon 8. bölümü “Made to Suffer” adlı bölümden sonra sezon içi arası vermesiyle başladı. Yaklaşık iki aylık arada her boş geçen Pazartesi günleri beni biraz daha sıkmaya başladı.
İşte o an başka bir dizi aradım ve Revolution‘ı buldum. Onun da ilgimi çeken bir senaryosu vardı ve sanırım 14 bölümü izledikten sonra birkaç bölüm daha çıktı ve o da sezon arasını verdi.
Ondan sonra Arrow‘a geçtim. Bu dizinin senaryosu da bir o kadar beni kendine bağladı derken o da sezon arası verdi. Nedense dizileri hep sezon arası verme terihleri yaklaşınca fark ediyorum.
Ama Under the Dome öyle olmadı. Bir arkadaş tavsiye çerçevesinde izlemeye başladım. Sanırım ilk başta mini sezon olarak düzenlenen bu dizi ikinci sezon onayını almış ve Stephen King çalışmalara başlamış. The Walking Dead dizisine de Stephen King el atınca olanları gördük. Reyting, tavanı deldi geçti.
‘Olayın asıl kısmına geçerken…’ demeden geçmek isterdim ama oruçlu kafayla burada size kelime oyunu yapacak değilim 🙂 İşte yıllar sonra bir gülücük. Blogumu takip edenler bilir, bir yerden sonra yazılarımda gülücük kullanmayı bırakmıştım. Bunun işi fazla ciddileştirdiğinin farkındayım ve biraz değişiklik gerekiyor. Bu yazıyı yazma amacım aslında Supernatural hakkında planlarımı ve izlemeye başladıktan sonra dizi hakkındaki yorumlarımı sizlerle paylaşmaktı. Ki öyle de olacak.
Okul zamanlarında arada bir TNT kanalında denk gelirdim diziye. Sanırım bundan yaklaşık 2-3 yıl öncesiydi. Bir bölüm bile kendisinin izlettiriyordu. O gün ‘Bu diziye bir gün başlayacağım.’ dedim. Nihayetinde canla başla ona ulaşmak için mücadele etttiğimiz yaz tatili geldi ve denize işin suyunu çıkarana kadar girdikten sonra on bir ayın sultanı Ramazan ayı geldi. Herkes gibi okul sıralarında hayalini kurduğum moda girdim. Sabahtan akşama kadar kafa rahat, sorumluluk yok, sınavlar yok, dersler yok… 7/24 oyun, dizi, film, gezme/eğlenme… derken Supernatural dizisine başladım. Başta 8. sezona nasıl ulaşabileceğimi sorgularken şu anda 4. sezonu yarılamış durumdayım. İnanın o kadar süper ötesi bir dizi ki -adı üstünde- bünyeniz kuvvetliyse bir oturmaya bir sezon bile bitirebilirsiniz ki ben en fazla peş peşe sıkılmadan 6 bölüm izleyebildim. Altyazı olmasa belki daha devam ederdi ama alt yazı okumaktan gözler yorgun düşmüş ve görüntüleri birbirine karıştırıyordu. Sabahtan akşama kadar izlemek de bir bakıma olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. O yüzden size tavsiyem bir oturmaya bir sezon bitirmeyi denemeyin.
Dizinin şöylece bir üstünden geçmek gerekirse anladığım kadarıyla bazı bölümler ana senaryodan kopuk gelişebiliyor. Bunu ilk önce söyledim. Çünkü şu andan itibaren diziye başlamak isteyen birisi olursa bölüm atlamaya çalışabilir. Kaybedeceğiniz tek şey doğa üstü yaratıkları konu alan bir dizide Dean’ın içinizi ferahlatan mimikleri ve karşı konulmaz gülüşü olur. Tabi burada Sam’i ayrı tutarsak ketçapsız makarna yemiş gibi oluruz. -ki kimse öyle yapmayı istemez-
Her bölümde farklı bir yaratık ya da farklı bir efsane ele alınıyor. Bu da dizinini sürekliliğini sağlayan faktörlerden biri. ‘Efsaneler ve yaaratıklarla nereye kadar?’ gibi bir soru sorabilirsiniz ama gelin görün ki dizi 9. sezon onayını da almış bulunmakta.
İşin adrenalin boyutu ve bana kazandırdığı bir şey varsa o da evde ışığı kapattıktan sonra odaya gidene kadar geçen sürede arkamda oluşan serin hava hissinin yok olmasıdır. Yani o kadar gördüğüm şeyden sonra bu vesvesenin gitmesi olmazsa olmazdı herhalde. Siz de eğer diziyi izleyeceksiniz bu gibi şeylerin sıradan gelmeye başlayacağını bilin. Ama şöyle de bir yanı var ki; Eskiden -herkesin yaptığı gibi- elbise askılarını odanın ortasında duran karanlık bir cisme benzetirdim. Bu diziyi izlemeye başladıktan sonra cisim şekillenmeye başladı. Bu korkunç bir şey değil -tamam biraz korkutuyor- ama işin sonunda sağ çıkabileceğinizi düşündükçe korkunuz azalmaya başlıyor. Bu kendi geliştirdiğim bir yöntem 🙂 Korktuğunuzda hemen bir sonraki günü sevdiklerinizin yanınızda olduğunu beraber yemek yediğinizi düşünün. Bir anlık da olsa ışık kapandıktan sonra odaya gidene kadar -sadece bir örnek- korkunuzun azalmasına yardımcı olabilir 🙂
Olayın en acı yanı ise şu: Bu kadar diziye başladıktan sonra dizilerin başlama sezonu gelip çattığında bakalım n’olacak? Haberleri bu blogdan takip edebilirsiniz. Son olarak yukardaki adı geçen tüm dizileri şiddetle tavsiye ederim.
Ne tür dizilere ilgi duyduğuna baktım da,daha çok içinde gerçeklik olan dizileri seviyorsun.(The Walkink Dead dışında).Supernatural’ı ben izledim.Ben beğendim doğrusu.Bir iki bölüm izle karar ver.Ama bence beğenmezsin 😀
4. sezondayım karar vermiş gibi gözükmüyor muyum 🙂
Yazıyı detaylı okumamışım 🙂
Günler bana 24 saatte size 48 saat falan mı!? Bir günde nasıl yapıyorsun bu kadar şeyi!? Ben film izleyecak vakit bulamıyorum.
Revolution’dan sıkıldım bir aralar çok iyiydi ama konuyu ağırdan almaya başlayınca aman dedim. TWD’ye başladım ve bitirdim 4.sezonu bekliyorum.
Bunun haricinde izlediğin dizilerin konuları çok sıra dışı. Bir göz atacağım 😉