Falling Down (Sonun Başlangıcı) 1993
William Foster, korkunç bir trafiğin ortasında kalmıştır. Bir süre sonra canına tak eder ve arabasını bırakıp yürümeye koyulur. Tek amacı ayrı olduğu karısının yanında olan ve çok özlediği kızının doğum gününe yetişmektir. Ancak yolda başına gelenler, bu sıradan adamı etrafına karşı militan tavırlar sergileyen bir saldırgana dönüştürecektir.
Falling Down, toplumdaki her kesimden insanın günlük hayatında karşısına çıkan durumları ve genel sistemi sorgulayan eleştirel bir film. Baş karakter William Foster (Michael Douglas) ise bu yeni dünya düzenine karşı çıkan sakin bir adam. Fakat sıradan bir günde başına gelenler onu çileden çıkarıyor ve film burada kopuyor. Aslında William Foster’ın tek yapmak istediği kızının doğum gününe yetişmek ve onu doğum gününde yalnız bırakmamak.
Ben filmi izlerken neredeyse her sahnede kendi yaşamımdan kesitler buldum. Senaryo çok basit gibi görünse de verdiği mesaj büyük. Yönetmen Joel Schumacher da bunu sadece gözlemci olarak izleyelim diye çekmiş resmen.
Filmin senaryosunda yer alan düzene isyan eden cümleler gerçekten çok etkileyiciydi. Anlık seçimlerle yoluna devam eden yer yer duygu patlamaları ve ruhsal çöküntülerle karşı karşıya kalan William Foster’ın başına gelen bu durumlarda sorduğu kocaman bir ‘NEDEN?’ sorusu var.
Öte yandan filmin diğer yüzünde de emekliliğine saatler kalmış polis memuru Prendergast (Robert Duvall) var. Bu durumu merkezdeki herkesin sıradan bir olay gibi görüp bir kenara atması ve üzerine gitmemesi Prendergast’ı rahatsız ediyor ve emekliliğine saatler kalmış olsa bile bu olayın peşinden gidiyor.
Falling Down, sıradan bir adamın hayatındaki sıradan bir kesiti konu alsa da işlediği konu nazarında sürükleyici ve toplumdan her kesimin izlemesi gereken bir film.
Sistemi çok güzel eleştiren bir film. Ama herkese göre olmadığının da altını çizmek gerekir 🙂