Unut(a)madığım Filmler #2
Bundan bir önceki yazıyı bir arkadaşımın beni mimlemesi üzerine yazmıştım. Sonradan ‘Bunu neden bir seri yapmıyorum?’ diye düşündüm. Güzel olacağa benziyor. Hem her film için ayrı ayrı yazı girmektense bu şekilde girmek daha iyi oluyor. Unut(a)madığım Filmler yazı dizisinin ikinci yazısıyla karşınızdayım.
Being John Malkovich (John Malkovich Olmak)
Filmi izlemeden önce her filmde yaptığım gibi film ile ilgili yorumları okuyup film hakkında bilgi sahibi olmak istedim. Sıradışı bir filme benzediğini düşündüm. Filmi izledikten sonra ise bundan fazlasını hakkettiğini. Sizi bilmem ama benim izlediğim en ilginç filmdi diyebilirim.
Craig (John Cusack) kendince yetenekli bir kuklacıdır ve yaşamını bu meslekle sürdürmeye çalışır. Craig’in eşi Lotte (Cameron Diaz) ise bir pet shop’ta çalışmaktadır. Lotte sürekli kendi işinde başından geçenleri Craig’e anlatıp durur. Bu Craig’i rahatsız etmeye başlamıştır. Şansı yüzüne gülen Craig bir firmada iş bulur. Şirkette tanıdığı Maxine (Catherine Keener) isimli bir genç kadın Craig’in ilgisini cezbeder. Ama Maxine Craig’e yanaşmamaktadır. Günün birinde Craig çalıştığı firmada gizli bir kapıcık bulur. Kapıdan içeri giren Craig nasıl olduysa kendini John Malkovich‘in (John Malkovich) bedeninde bulmuştur.
Fragman
Hitch (Aşk Doktoru)
Will Smith’in rol aldığı izlemediğim nadir filmlerden biri ‘Hitch’. Çoğu insanın düştüğü hata filmin afişine bakarak filmi eleştirmektir. Bu filmin afişine bakıp sıradan bir film gibi görebilirsiniz ama bu film aşk hayatınızı değiştirecek belki de yeniden düzene sokmanız için size fikir sağlayacak bir film. Belki de filmin adının Türkçeye ‘Aşk Doktoru’ şeklinde çevrilmesinin nedeni budur. Filmin orjinal adı ‘Hitch’ Will Smith‘in canlandırdığı Alex ‘Hitch’ Hitchens adlı karakterin adı. Filmin adı üstünde neden bu kadar durduğumu ben de anlayamadım. Hemen film hakkında kısaca bilgi vereyim:
Kendi tabiriyle imkansız bir aşka tutunmuş olan Albert (Kevin James) tam anlamıyla aşk acısı çekmektedir. Kendisi gibi yardıma muhtaç olup da sorunlarını çözmüş olan kişilerden aldığı tavsiyeler üzerine Doktor Hitch (Will Smith) ile tanışır. Erkekler arasında bir efsane haline gelen Doktor Hitch artık herkesin dilindedir. Bu durum gazetelerin de gözünde kaçmaz. Güzel gazeteci Sara (Eva Mendes) da bu olayı araştırmaya koyulur. Hitch’i tanımaya başladıkça Sara’nın da fikirleri değişecek aralarında güzel bir aşk doğacaktır.
Fragman
3:10 to Yuma (3:10 Yuma Treni)
3:10 to Yuma izlediğim filmler arasında ayrı bir yeri olan bir film. Bunu izlememin nedeni başrolünde Christian Bale’in oynuyor olmasıydı. Filmi izledikten sonra Christian Bale’in yanında Russell Crowe da beni oyunculuğuna hayran bıraktı. Filmin sonlara doğru duygusaldan dem vurması beni çok etkileyen yönlerinden biri. Filmi izledikten sonra televizyonda rast geldiğim zaman sırf o duyguları tekrar yaşamayayım diye o odadan çıkıyorum. Adamlar öyle bir film çevirmiş ki beni bu kadar etkiledi yani.
Kanun kaçağı Ben Wade (Russell Crowe) yakalandığında Dan Evans (Christian Bale) para sıkıntısını gidermek için bu azılı katili mahkemeye götürmek üzere 3:10’da gelecek olan Yuma trenine teslim etmek için gönüllü olur. 3:10 Yuma trenine canlı olarak teslim etmek üzere hareket ettiklerinde, Evans ve Wade birbirlerine saygı duymaya başlarlar. Ancak, Wade’in çetesi ve her köşede bekleyen tehlikeler yüzünden, yolculuk kaderlerine doğru bir göreve dönüşür.
Fragman
Horrible Bosses (Patrondan Kurtulma Sanatı)
Gülmekten yerlere yattım desem yeridir. Bir kere filmin afişi zaten insanı güldürmeye yetiyor. Filmin konusu ise şöyle; Nick Hendricks (Jason Bateman), Kurt Buckman (Jason Sudeikis) ve Dale Arbus (Charlie Day) patronları başı dertte olan üç arkadaştır. Bir gün barda patronlarından kurtulmak için acımasız bir plan yaparlar. Bu plan için biraz da Dean ‘MF’ Jones (Jamie Foxx) adlı eski bir mahkumdan tavsiye alırlar. Yaptıkları plan acımasız olmasına rağmen fazlasıyla kusurludur. Plan işlemeye başlayınca ortaya çıkan sorunlar birbirini izler. İşten ayrılmak patronlardan kurtulmak için bir seçenek değildir. Bu canavarların durdurulması şarttır.
Fragman
Little Miss Sunshine (Küçük Gün Işığım)
Film bir aile etrafında gelişen olayları ele alıyor. Ergenlik döneminde olan garip bir genç, zeki bir kız, hayalperest bir baba, intihara meyilli bir adam ve ailenin dertlerinden bunalmış bir anne. Hayata dair düşünceleri irdeleyen dram ile komediyi aynı kefeye koyup kendini izlettiren güzel bir film.
Fragman
Jack the Giant Slayer (Dev Avcısı Jack)
Bu film de izlediğim filmler arasından hoş bir bilim kurgu filmi.
Güzel prenses Isabella (Eleanor Tomlinson) korkunç devler tarafından kaçırılması üzerine Kral Brahmwell (Ian McShane), en iyi şövalyelerine kızının kurtarılması için emir verir. Genç bir çiftçi olan Jack de bu ekibe katılmak için gönüllü olur. Devler ile insanların dünyası arasında sihirli fasulye sırığı ile yeniden bir bağlantı oluşmuştur ve aç devler için bu bulunmaz bir nimettir. Zamanında kaybettikleri bu toprakları yeniden kazanmak isteyen devleri durdurmak için Jack elinden gelen her şeyi yapmak zorundadır. Artık insanlığın ve geleceğinin kurtuluşu, tüm korkularına rağmen cesur bir savaşçı olmak zorunda olan Jack’in omuzlarındadır.
Fragman
City of Ember (Sihirli Şehir)
Bu filmin bana göre bilim kurgu filmlerinden kendini sıyıran bir yapısı var. Bambaşka bir hayat bambaşka bir yaşam ve insanlığa verilmek istenen bir ders. Popüler kültürü eleştirmeye yönelik mesajlar içeren bir film olduğunu düşünüyorum.
Lina (Saoirse Ronan) ve Doon (Harry Treadaway) adlı iki çocuğun etrafında gelişen bir film ‘City of Ember’. Onlar gökyüzünün daima karanlık olduğu güneşin asla doğmadığı Ember şehrinde yaşarlar. Bu sebeple kentteki ve evdeki ışıklar sürekli yanmak zorundadırlar. Bir gün şehrin enerjisi tükenmeye, ışıklar titreşerek yanıp sönmeye başlar. Artık alternatif bir enerji kaynağı gerekmektedir. Bu durum üzerine Lina ve Doon Ember kentinin kuruluşundan beri var olan gizemi çözmek ve insanlara gün ışığını sağlamak için çareler aramaya başlarlar.
Aşk Doktoru, 3:10 Yuma Treni, Patrondan Kurtulma Sanatı ki bu filmi Jennifer Aniston için izlemiştim. Ve Küçük Gün Işığım ortak izlediklerimiz hepsi güzel filmlerdir. Film zevkini sevdim.
Benim tek unutamadığım Geleceğe Dönüş’tür.
Fakat City Of Ember da izlemeye doyamayacağım
filmlerdendir. O filmin devamı çıksa çok güzel olur 🙂
Furkan hep düşündüğüm filmleri izlemişsin sanırım sürükleyici filmlerden hoşlanıyorsun 🙂
Bunların hiçbirin izlemedim, bir kaçının ismini not ettim.
Teşekkürler.
İzlemediyseniz eğer, “In Time(Zamana Karşı)[2011]” kesinlikle öneririm benzersiz bir film, daha önce benzeri bir filmi yapıldığı sanmıyorum.
O filmi de izledim. Görüşlerimi bu yazıda anlattım: Zamana Karşı – In Time (2011)
Bunların hiçbirinoi izlemedim.Not aldım filimleri izliyicem.
Güzel bir arşiv olmuş,teşekkürler.
Notlarım arasına aldım; teşekkürler.